Büyük Meşe Ağacı
3 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Büyük Meşe Ağacı
Gece herşeyi kaplamıştı. Tüm kötülükleri örttüğü söylenirdi ama ben asla inanmazdım. Hala burdaydım çünkü. Büyük, geniş ve uzun dalları olan meşe ağıcımın orta taraflarındaki dallarından birine oturmuş geceyi dinliyordum. Huzurlu olduğum nadir akşamlardan bir tanesiydi bu.
Ayışığı benim için önemli bir kaynaktı. Gücümü ondan alırmışım gibi hissederdim hep... Ve bu gece ayışığı olabildiğince parlaktı. Eskiden olsa açık ten rengime ışığı çarpar ve eşsiz bir görüntü oluşurdu... Şimdiyse ışık içimden geçip gidiyordu.
Sıkılmıştım. Ama neyseki duyduğum ayak sesleri neşelenmeme neden oldu. Karşıdan baktığımda bir kadın olduğunu gördüm. 'İşte bu.' Kadın yaklaştığında ise bir avcı
olduğunu hissettim. O da beni hissetti. Haince oluşan çarpık gülümsemem tüm
yüzüme yayıldı.
''Burada olduğunu biliyorum.
Bedensiz.'' dedi acımasız bir tavırla. Keyifli bir kahkaha attım. Onu
afallattı.
''Oyun oynamaya hiç niyetim yok.''
dedi ağaca yaklaşırken. Dalan atladım ve birkaç metre önünde belirdim.
''Oyunları sevmişimdir.''
diyerek gülümsedim. O da gülümsedi.
''Benim için fark etmez.''
''Kendinden çok emin
görünüyorsun avcı.'' diyerek çevresinde yavaş yavaş daireler çizmeye
başladım.
''Güçlü olduğumdan kaynaklanabilir.'' dedi acımasız bir edayla. Kısa bir kahkaha attım.
''Karşında kim olduğunu bilmeden konuşmak kötüdür avcı.'' dedim ciddi bir şekilde.
''Merak ettim. Karşımda kim var?''
dedi alaycı bir şekilde. Sinirlenmiştim.
''Öğrenmek isteyeceğin son şey olur. Emin ol.''
''Dedim ya. Fark etmez.''
''Söylesene. Ya sen kimsin avcı?'' dedim ve en alçak dalda belirdim. Bir iç çekti ve konuşmaya başladı...
Ayışığı benim için önemli bir kaynaktı. Gücümü ondan alırmışım gibi hissederdim hep... Ve bu gece ayışığı olabildiğince parlaktı. Eskiden olsa açık ten rengime ışığı çarpar ve eşsiz bir görüntü oluşurdu... Şimdiyse ışık içimden geçip gidiyordu.
Sıkılmıştım. Ama neyseki duyduğum ayak sesleri neşelenmeme neden oldu. Karşıdan baktığımda bir kadın olduğunu gördüm. 'İşte bu.' Kadın yaklaştığında ise bir avcı
olduğunu hissettim. O da beni hissetti. Haince oluşan çarpık gülümsemem tüm
yüzüme yayıldı.
''Burada olduğunu biliyorum.
Bedensiz.'' dedi acımasız bir tavırla. Keyifli bir kahkaha attım. Onu
afallattı.
''Oyun oynamaya hiç niyetim yok.''
dedi ağaca yaklaşırken. Dalan atladım ve birkaç metre önünde belirdim.
''Oyunları sevmişimdir.''
diyerek gülümsedim. O da gülümsedi.
''Benim için fark etmez.''
''Kendinden çok emin
görünüyorsun avcı.'' diyerek çevresinde yavaş yavaş daireler çizmeye
başladım.
''Güçlü olduğumdan kaynaklanabilir.'' dedi acımasız bir edayla. Kısa bir kahkaha attım.
''Karşında kim olduğunu bilmeden konuşmak kötüdür avcı.'' dedim ciddi bir şekilde.
''Merak ettim. Karşımda kim var?''
dedi alaycı bir şekilde. Sinirlenmiştim.
''Öğrenmek isteyeceğin son şey olur. Emin ol.''
''Dedim ya. Fark etmez.''
''Söylesene. Ya sen kimsin avcı?'' dedim ve en alçak dalda belirdim. Bir iç çekti ve konuşmaya başladı...
A. Eleanor Hathaway- Yönetici ~ Hayalet
- Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 13/11/10
Nerden : Mississippi
Geri: Büyük Meşe Ağacı
Büyük meşe ağacının önüne geldiğimde neyi amaçladığımı hiç bilmiyordum. Sadece olanlardan biraz uzak kalmak istiyordum. Yani bu avcı zımbırtısından. Mavi gözlerimle etrafı tararken tanıdık bir his vücudumu sarmıştı. Bir yaratık kokusu alıyordum. Mmm.. Hayalet olabilir miydi? Evet.. Kesinlikle bir hayaletti.
''Burada olduğunu biliyorum. Bedensiz.'' dedim soğuk ve acımasız bir ses tonuyla. Bu onun kahkaha atmasına sebep oldu. Bu biraz ürperticiydi. Ama yine de hiçbir şeyden korkmadığım gibi bu hayalettende korkmuyordum.
''Oyun oynamaya hiç niyetim yok.'' dedim ağaca yaklaşırken. Ben ağaca yaklaşırken hayalet bir kaç metre önümde belirdi. Bu onu keyiglendiriyor gibiydi. Aman ne komik!
''Oyunları sevmişimdir.'' diyerek gülümsediğin de öfkem artıyordu. Fakat ben de gülümsedim.
''Benim için fark etmez.'' diye cevap verdiğimde bir an o mavi gözlerinde etkilenmiş bir ifade gördüm. Bu biraz beni şaşırtmıştı. Ama her zaman ki gibi yüzüme yansıtmadım bu duygumu.
''Kendinden çok emin görünüyorsun avcı.'' dedi ve çevrem de daireler çizmeye başladı. Bunun üzerine gözlerimi kısarak hayalet'e bakışlarımı sürdürdüm.
''Güçlü olduğumdan kaynaklanabilir.'' diye cevap verdiğimde kısa bir kahkaha attı.
''Karşında kim olduğunu bilmeden konuşmak kötüdür avcı.''
''Merak ettim. Karşımda kim var?'' dedim alaycı bir ses tonuyla.
''Öğrenmek isteyeceğin son şey olur. Emin ol.''
''Dedim ya. Fark etmez.''
''Söylesene. Ya sen kimsin avcı?'' dedi ve en alçak dalda beliriverdi. Bunun üzerine konuşup konuşmamak arasında kalmıştım. Ama yine de ona anlatacak değildim.
''Gördüğün gibi sıradan bir avcıyım, hayalet''
Bunun üzerine cevabımı güzel ve etkili bulmamış gibi burun kıvırdı.
''Ne zaman öldün? Ya da her neyse?'' diye sordum zaman kazanmak istercesine. Hayalette yemi yutmuş gibi düşünmeye koyuldu.
Buradan ya kaçmalıydım, ya da onu etkisiz hale getirmeliydim. Ah, Tanrım! Biraz hayatımı yoluna soksan olmuyor mu?
''Burada olduğunu biliyorum. Bedensiz.'' dedim soğuk ve acımasız bir ses tonuyla. Bu onun kahkaha atmasına sebep oldu. Bu biraz ürperticiydi. Ama yine de hiçbir şeyden korkmadığım gibi bu hayalettende korkmuyordum.
''Oyun oynamaya hiç niyetim yok.'' dedim ağaca yaklaşırken. Ben ağaca yaklaşırken hayalet bir kaç metre önümde belirdi. Bu onu keyiglendiriyor gibiydi. Aman ne komik!
''Oyunları sevmişimdir.'' diyerek gülümsediğin de öfkem artıyordu. Fakat ben de gülümsedim.
''Benim için fark etmez.'' diye cevap verdiğimde bir an o mavi gözlerinde etkilenmiş bir ifade gördüm. Bu biraz beni şaşırtmıştı. Ama her zaman ki gibi yüzüme yansıtmadım bu duygumu.
''Kendinden çok emin görünüyorsun avcı.'' dedi ve çevrem de daireler çizmeye başladı. Bunun üzerine gözlerimi kısarak hayalet'e bakışlarımı sürdürdüm.
''Güçlü olduğumdan kaynaklanabilir.'' diye cevap verdiğimde kısa bir kahkaha attı.
''Karşında kim olduğunu bilmeden konuşmak kötüdür avcı.''
''Merak ettim. Karşımda kim var?'' dedim alaycı bir ses tonuyla.
''Öğrenmek isteyeceğin son şey olur. Emin ol.''
''Dedim ya. Fark etmez.''
''Söylesene. Ya sen kimsin avcı?'' dedi ve en alçak dalda beliriverdi. Bunun üzerine konuşup konuşmamak arasında kalmıştım. Ama yine de ona anlatacak değildim.
''Gördüğün gibi sıradan bir avcıyım, hayalet''
Bunun üzerine cevabımı güzel ve etkili bulmamış gibi burun kıvırdı.
''Ne zaman öldün? Ya da her neyse?'' diye sordum zaman kazanmak istercesine. Hayalette yemi yutmuş gibi düşünmeye koyuldu.
Buradan ya kaçmalıydım, ya da onu etkisiz hale getirmeliydim. Ah, Tanrım! Biraz hayatımı yoluna soksan olmuyor mu?
Avery Lazar- Avcı
- Mesaj Sayısı : 16
Kayıt tarihi : 31/10/10
Geri: Büyük Meşe Ağacı
Ah, gerçekten beni bu kadar aptal mı zannetmişti? Eleanor asla geçmişini düşmanlarının yanında anlatarak kendini küçük düşürmezdi. Gülümsedim.
''Bunu sana neden anlatayım avcı?'' Cevap vermedi.
''Ah, tabii sana geçmişimi anlatayım ve sende zaman kazanıp beni öldür ha?'' dedim alaycı ses tonuyla.
''Hayaletlerin zeki olduğunu bilmiyordum.'' dedi sırıtarak. İşte şimdi öfkelenmiştim.
''Benim kaç tane avcı öldürdüğümü biliyor musun sen?'' İrkildi. Bu çıkışımı beklemiyordu.
''Ve neden öldürdüm biliyor musun?! O beynine sokabilecek bir ipucu vereyim sana! Bana kısaca 'intikam' derler tatım!'' dedim. Hafif geriye çekildi ama istediğim kadar korkmamıştı.
''Hey! Sen beni ne zannettin?'' dedi öfkeyle. Yanında bir silah yoktu. Daha doğrusu ben öyle tahmin ediyordum.
''Anladığına sevindim.'' dedim en son sakince. Öfkesi daha da çok arttı.
''Kimi neden ve nasıl öldürdüğün umrumda bile değil! Senden kormamı da bekleme!'' dedi hışımla. Güldüm. Derin bir nefes aldı.
''Benim kim olduğumu bilmiyorsun.'' dedi. İşte buna şaşırmıştım.
''Sana sordum ama cevap vermedin.'' dedim alaycı bir ifadeyle.
'Yeter artık Eleanor. Savaşmak için ne bekliyorsun?'
'Onunla olmaz.'
Delirmiş olmalıydım...
''Bunu sana neden anlatayım avcı?'' Cevap vermedi.
''Ah, tabii sana geçmişimi anlatayım ve sende zaman kazanıp beni öldür ha?'' dedim alaycı ses tonuyla.
''Hayaletlerin zeki olduğunu bilmiyordum.'' dedi sırıtarak. İşte şimdi öfkelenmiştim.
''Benim kaç tane avcı öldürdüğümü biliyor musun sen?'' İrkildi. Bu çıkışımı beklemiyordu.
''Ve neden öldürdüm biliyor musun?! O beynine sokabilecek bir ipucu vereyim sana! Bana kısaca 'intikam' derler tatım!'' dedim. Hafif geriye çekildi ama istediğim kadar korkmamıştı.
''Hey! Sen beni ne zannettin?'' dedi öfkeyle. Yanında bir silah yoktu. Daha doğrusu ben öyle tahmin ediyordum.
''Anladığına sevindim.'' dedim en son sakince. Öfkesi daha da çok arttı.
''Kimi neden ve nasıl öldürdüğün umrumda bile değil! Senden kormamı da bekleme!'' dedi hışımla. Güldüm. Derin bir nefes aldı.
''Benim kim olduğumu bilmiyorsun.'' dedi. İşte buna şaşırmıştım.
''Sana sordum ama cevap vermedin.'' dedim alaycı bir ifadeyle.
'Yeter artık Eleanor. Savaşmak için ne bekliyorsun?'
'Onunla olmaz.'
Delirmiş olmalıydım...
A. Eleanor Hathaway- Yönetici ~ Hayalet
- Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 13/11/10
Nerden : Mississippi
Geri: Büyük Meşe Ağacı
Hayaletin kelime oyunları artık canımı sıkmaya başlamıştı. Zorla tuttuğum öfkem resmen beni kendimden geçirmiş gibiydi. Hayaletin gözlerine baktım. Bir zamanlar neşeyle ışıldamış olduğunu tahmin edebiliyordum. Fakat şimdi saydamdılar.
''Saydam olmak hoşuna gidiyor mu?'' dedim sorusuna soruyla karşılık vererek.
Bunun üzerine afallamıştı. Bana sorduğu sorunun hiçbir önemi kalmamış, veya unutmuş gibiydi. Hayalet'in düşünmeye başlamasını izlerken etrafıma bakmaya başladım.
Buradan kaçabilirdim. Sonuçta hayalet şu an da buraya bağlı değil miydi? Hem arabam da hemen ilerideydi. Arabama ulaştım mı, zaten gerisi kendiliğinden gelirdi.
Silahlarım olmadan kendimi bir hiç gibi hissetmeye başladım o an da. Ama sonra, daha önce de silahsız bir sürü yaratık öldürdüğüm geldi aklıma. Bunun üzerine özgüvenim resmen tavan yaptı.
Hayalet düşünürken ben bir adım yana ilerledim. Bunu farketmemişti bile. Güzel..
Bana döndüğünde bakışlarından ne yaptığımı anlamamış olduğunu farkettim. Ah evet, onu haklayabilirdim.
''Saydam olmak hoşuna gidiyor mu?'' dedim sorusuna soruyla karşılık vererek.
Bunun üzerine afallamıştı. Bana sorduğu sorunun hiçbir önemi kalmamış, veya unutmuş gibiydi. Hayalet'in düşünmeye başlamasını izlerken etrafıma bakmaya başladım.
Buradan kaçabilirdim. Sonuçta hayalet şu an da buraya bağlı değil miydi? Hem arabam da hemen ilerideydi. Arabama ulaştım mı, zaten gerisi kendiliğinden gelirdi.
Silahlarım olmadan kendimi bir hiç gibi hissetmeye başladım o an da. Ama sonra, daha önce de silahsız bir sürü yaratık öldürdüğüm geldi aklıma. Bunun üzerine özgüvenim resmen tavan yaptı.
Hayalet düşünürken ben bir adım yana ilerledim. Bunu farketmemişti bile. Güzel..
Bana döndüğünde bakışlarından ne yaptığımı anlamamış olduğunu farkettim. Ah evet, onu haklayabilirdim.
Avery Lazar- Avcı
- Mesaj Sayısı : 16
Kayıt tarihi : 31/10/10
Geri: Büyük Meşe Ağacı
Sorusu beni afallatmaya yetti. Soruyu düşünürken avcının benden uzaklaştığını gördüm.
''Hey. Kaçmak istersen, söylemen yeterli.'' dedim alaycı ses tonumla.
''Bana yaklaşma!'' diye uyardı beni. Güldüm. Bana birşey yapabileceğini biliyordum ama yanlış tepki vermişti.
''Ciddiyim.'' Birşey demedim. Sonra arkasını dönüp arabasına doğru ilerledi.
Kovalamaca başlıyordu...
Rp Out: Kısa ve çok saçma olduğunun farkındayım.
''Hey. Kaçmak istersen, söylemen yeterli.'' dedim alaycı ses tonumla.
''Bana yaklaşma!'' diye uyardı beni. Güldüm. Bana birşey yapabileceğini biliyordum ama yanlış tepki vermişti.
''Ciddiyim.'' Birşey demedim. Sonra arkasını dönüp arabasına doğru ilerledi.
Kovalamaca başlıyordu...
Rp Out: Kısa ve çok saçma olduğunun farkındayım.
A. Eleanor Hathaway- Yönetici ~ Hayalet
- Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 13/11/10
Nerden : Mississippi
Geri: Büyük Meşe Ağacı
LaLaLa~~ Neredesin hayaletcik~~ Sana zarar vermeyeceğim~~ Sadece kıçının yerini kafanla değiştireceğim~~
Saçma bir ezgi uydurmuş, mırıldanıyordu; pompalısını kendine doğru iyice yaklaştırırken. Basit bir hayalet avlıyor olsa bile, elinde değildi, heyecanlanıyordu. Vücudunu bir tül gibi kaplayan ince ter tabakasını seviyordu işte. Nefes alış verişini minimum seviyeye indirdi. Ciğerleri yanmasa, hiç almayacaktı. Anın mükemmelliğini, nefes sesleriyle bozmak istemiyordu. Karşısındaki hayalet güçsüzdü, ama o kadar seyrek çıkıyordu ki ortaya. Ve çıktığında, o kadar can alıyordu ki… Neredeyse bu avı kişisel alacaktı. Şahsına edilen bir küfür gibi. Bingo! Tam karşısında duruyordu. Şaşkın ve endişeli bir halde etrafına bakınıyordu. Yazık, Anechka’yı arıyordu belli ki. Üzgünüm dostum. Ama benim kellem senin listene değil, senin kellen benim listeme girecek. Onu bir süreliğine ortadan kaldırdıktan sonra, çoktan keşfettiği ama kıçı kırık sahibi yüzünden yakamadığı mezarını halletmek kolay işti.
Ellerini silaha kenetledi. Horozu kaldırdı. Artık benimsin… Parmakları tetiğe basmak üzere gerilmişti. Birden hiç hesapta olmayan biri çıktı karşısına. Neydi bu şimdi? BÜYÜK AVINI NASIL ENGELLERDİ?! Dikkatle baktığında, kadının gözlerini kendisine diktiğini gördü. Başını biraz yana kaydırdı. Avı kaçmıştı! Yattığı yerden kalktı. Sinirle soluyordu. Hızla kadına yaklaşıyordu. Yaklaştıkça kadın daha da garip bir hâl alıyordu. Tanrım, nerden çıkmıştı bu freak? Silahını tek elinde tutup, iki kolunu sertçe sallayarak yarı koşar yarı yürür şekilde kadının yanına vardı. Sinirden gözü dönmüştü. Kadına bağırıp çağırmak, silahını ensesine geçirip onu bayıltmak, ardından da bir lağıma atmak istiyordu. Ki böylece bir bok çukurunda ölebilirdi! Ancak ağzını bile açmadı.
Kadının bembeyaz yüzü üzerine özenle yerleştirilmiş mavi gözleri vardı. Göz makyajı abartıydı, ancak feci yakışıyordu. Bir an onu kıskandığını fark etti. ÇILDIRIYORDU! Onun deli olup olmadığını sormaktan vazgeçti. Zira kıyafetlerine bir göz atınca gerçekten tımarhaneden falan kaçtığını beklerdi. Tamam kendi kıyafetleri de –asker yeşili kısa kapri üstüne açık gri bir askılı, çoğu yeri kir ve kan içinde- pek matah değildi ama sonuçta o bir avcıydı! Kahverengi ama anlamlı ve baskın gözlerini onun mavi ama saydam ve ifadesiz gözlerine dikti. Siniri yüzünden anlaşılıyordu. Buna rağmen sesi, gerilmiş çenesi arasından çıkarken basık olsa da, normaldi.
Burada. Ne. Halt. Yiyorsun. Ölebilirdin. Burası. Senin. Gibiler. İçin. Değil. Tehlikeli. Çaktın?
Saçma bir ezgi uydurmuş, mırıldanıyordu; pompalısını kendine doğru iyice yaklaştırırken. Basit bir hayalet avlıyor olsa bile, elinde değildi, heyecanlanıyordu. Vücudunu bir tül gibi kaplayan ince ter tabakasını seviyordu işte. Nefes alış verişini minimum seviyeye indirdi. Ciğerleri yanmasa, hiç almayacaktı. Anın mükemmelliğini, nefes sesleriyle bozmak istemiyordu. Karşısındaki hayalet güçsüzdü, ama o kadar seyrek çıkıyordu ki ortaya. Ve çıktığında, o kadar can alıyordu ki… Neredeyse bu avı kişisel alacaktı. Şahsına edilen bir küfür gibi. Bingo! Tam karşısında duruyordu. Şaşkın ve endişeli bir halde etrafına bakınıyordu. Yazık, Anechka’yı arıyordu belli ki. Üzgünüm dostum. Ama benim kellem senin listene değil, senin kellen benim listeme girecek. Onu bir süreliğine ortadan kaldırdıktan sonra, çoktan keşfettiği ama kıçı kırık sahibi yüzünden yakamadığı mezarını halletmek kolay işti.
Ellerini silaha kenetledi. Horozu kaldırdı. Artık benimsin… Parmakları tetiğe basmak üzere gerilmişti. Birden hiç hesapta olmayan biri çıktı karşısına. Neydi bu şimdi? BÜYÜK AVINI NASIL ENGELLERDİ?! Dikkatle baktığında, kadının gözlerini kendisine diktiğini gördü. Başını biraz yana kaydırdı. Avı kaçmıştı! Yattığı yerden kalktı. Sinirle soluyordu. Hızla kadına yaklaşıyordu. Yaklaştıkça kadın daha da garip bir hâl alıyordu. Tanrım, nerden çıkmıştı bu freak? Silahını tek elinde tutup, iki kolunu sertçe sallayarak yarı koşar yarı yürür şekilde kadının yanına vardı. Sinirden gözü dönmüştü. Kadına bağırıp çağırmak, silahını ensesine geçirip onu bayıltmak, ardından da bir lağıma atmak istiyordu. Ki böylece bir bok çukurunda ölebilirdi! Ancak ağzını bile açmadı.
Kadının bembeyaz yüzü üzerine özenle yerleştirilmiş mavi gözleri vardı. Göz makyajı abartıydı, ancak feci yakışıyordu. Bir an onu kıskandığını fark etti. ÇILDIRIYORDU! Onun deli olup olmadığını sormaktan vazgeçti. Zira kıyafetlerine bir göz atınca gerçekten tımarhaneden falan kaçtığını beklerdi. Tamam kendi kıyafetleri de –asker yeşili kısa kapri üstüne açık gri bir askılı, çoğu yeri kir ve kan içinde- pek matah değildi ama sonuçta o bir avcıydı! Kahverengi ama anlamlı ve baskın gözlerini onun mavi ama saydam ve ifadesiz gözlerine dikti. Siniri yüzünden anlaşılıyordu. Buna rağmen sesi, gerilmiş çenesi arasından çıkarken basık olsa da, normaldi.
Burada. Ne. Halt. Yiyorsun. Ölebilirdin. Burası. Senin. Gibiler. İçin. Değil. Tehlikeli. Çaktın?
Anechka R. Leschova- Avcı
- Mesaj Sayısı : 32
Kayıt tarihi : 15/11/10
Geri: Büyük Meşe Ağacı
Ahh şu avcılar. Bitmez tükenmez hırsları. Hayalet avcıları. Faat bu akşam beni yerimde rahatsız eden avcı geçen günlerde karşılaştığımdan daha hırslı ve tetikteydi. Kovalodığı hayalet ise güçsüzün teki. Belki kim olduğunu bile bilmiyordu. Elinde silahıyla yaklaşan avcı ise hayaletten daha güçlü olduğunun farkındaydı. Çok geçmeden Meşe Ağacıma yaklaştı ve o sırada bu işe el atmam gerektiğini anladım. Tamam diğer hayaletleri çok sevdiğim söylenemez ama avcılara da bayılıyor değilim sonuçta. Her zaman ki sinsi gülüşümle hayaleti savurdum ve avcının karşısında dikildim. Hızla ne olduğumu anlamadan bana doğru yaklaşıyordu. Sonunda neredeyse aramızda 1 metre kala durdu ve zorlukla:
''Burada. Ne. Halt. Yiyorsun. Ölebilirdin. Burası. Senin. Gibiler. İçin. Değil. Tehlikeli. Çaktın?'' dedi. Gülümsemem yüzüme yayılınca biraz afalladı. Konuşmadım.
''Konuşsana!'' dedi dayanamayarak. Biraz daha bekledim konuşmak için. Siniri ve akıl almaz hırsı yüzünden okunuyordu.
''Buradan uzaklaş avcı.'' dedim hafif alaycı bir şekilde. Bugünlerde bana ne oluyordu? Neden kimseyi öldüremiyordum? Kadın bu sözlerim üzerine gevşedi. Alaycı bir gülümseme takındı.
''Ya öyle mi? Beni güldürme. Sen kimsin?'' dedi ve bana yaklaştı. O sırada kadının yüzünü daha yakından gördüm. İşte bu da beni afallatmıştı. Avcıyı tanıyordum.
''Sen...'' dedi gözlerini kısarak. O da beni tanımıştı. Bana yaklaşınca hayalet olduğumu da fark etmişti... Bu anları anlatacak söz yoktu. Tüm geçmişim sanki gözlerimin önündeydi... Fakat ilk kez böyesine bir duygu hissediyordum. Ya da uzun süredir hissedemediğim bir duyguydu bu... Özlem. Tüm yaşamıma duyduğum özlem. Karşımdakine ise öfke...
''Burada. Ne. Halt. Yiyorsun. Ölebilirdin. Burası. Senin. Gibiler. İçin. Değil. Tehlikeli. Çaktın?'' dedi. Gülümsemem yüzüme yayılınca biraz afalladı. Konuşmadım.
''Konuşsana!'' dedi dayanamayarak. Biraz daha bekledim konuşmak için. Siniri ve akıl almaz hırsı yüzünden okunuyordu.
''Buradan uzaklaş avcı.'' dedim hafif alaycı bir şekilde. Bugünlerde bana ne oluyordu? Neden kimseyi öldüremiyordum? Kadın bu sözlerim üzerine gevşedi. Alaycı bir gülümseme takındı.
''Ya öyle mi? Beni güldürme. Sen kimsin?'' dedi ve bana yaklaştı. O sırada kadının yüzünü daha yakından gördüm. İşte bu da beni afallatmıştı. Avcıyı tanıyordum.
''Sen...'' dedi gözlerini kısarak. O da beni tanımıştı. Bana yaklaşınca hayalet olduğumu da fark etmişti... Bu anları anlatacak söz yoktu. Tüm geçmişim sanki gözlerimin önündeydi... Fakat ilk kez böyesine bir duygu hissediyordum. Ya da uzun süredir hissedemediğim bir duyguydu bu... Özlem. Tüm yaşamıma duyduğum özlem. Karşımdakine ise öfke...
A. Eleanor Hathaway- Yönetici ~ Hayalet
- Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 13/11/10
Nerden : Mississippi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz